Bu gecelerle ilgili birtakım çalışmalarım var.
Sokak lambası yanar yanmaz
karşısında dikili duran köpeğin
havlar gibi yapıp aslında son derece miyavlaması
benim zihnimin ürünü.
Açıkçası bu gecelerin su üstüne çıkartan mistik güçleri var.
Saklı bahçelerin içinde yemlerini yiyen bilim adamlarını
dünyadan kurtarmak için seçer geceler.
Burada benim varlığım sorgulanırsa
kısmi körlük vakasına yenilirler.
Mesela bu gece ben olduğum için benim.
Ya da ben olmadığım zaman
bu gecenin olmadığı manasına gelmez.
Mesela sofistike düşünceler içersindeyim
sonra kafam karışır gibi olur
Hani gökyüzü yansıdığından mavidir deniz
oysaki bana yansıdığından kaynaklı bu cehaletiniz!
Hani bu geceden söz ettiğimizden dolayı
biraz kafam karışık gibi olur
karma ama karışık
karma ama şık.
En nihayetinde bu geceden söz ediyoruz
çünkü demlenmiş gibi sayılı kafalar,
gözyaşı tarlası ve daha saymadığım dahiler var.
Biraz ileri gidersem eğer parmaklıklardan vurulurmuşum dediler.
Acaba, dedim sonra,
parmaklıklardan nasıl gözükür bu geceler?
Bu gecelerin içimde anlamlandıramadığım bir boşluğu olmalı.
Elimin içinde yazılı bir bilgi
bilgimin içinde kaderim var.
Simsiyah bir gecenin içinde güneşi aramak gibi
yalpalayarak elimin içindeki güneşi
yanarak, haykırarak içimdeki güneşi
bu gecelerle tanıştırasım var.
Karanlıktan korkmamı da buna bağlıyorum biraz
beni öldürürler ve üstüme geceyi atar bu geceler.
sımsıkı kapalı gözlerim
sımsıkı ve simsiyahtır benim gözlerim
Bu gecenin karanlığı da bundandır
siyahı çağırır gözlerim
gözlerime yansıdığındandır karanlık geceler.
Gözlerimi ve gecelerimi seviyorum.
Biraz yanılsamalar biraz karmaşalar,
ağlamalar, sızlanmalar…
Galiba ölümlülüğü buluyorum!
Patlak sokak lambası gibi oluyor
etrafımdaki çıplak aydınlığım.
Bu gecelerin zehir budur galiba
kimse kalkıp da demedi,
öteki dünyanın karanlığı da var?
Öteki dünyayı bilmem ama bu dünyanın aydınlığı sizsiniz 🙂