Ben seksenlerde doğdum.
Benim ruhum seksenlerde doğdu.
İhtilaller baş gösterdi
devri fukaralığıma teslim ettim.
Yalanlardı,
inanmazlardı,
çırpınırlardı,
devrik cümlelerim iflah olmazdı.
Kara örtüler örterlerdi çocukların hayallerine.
Sonra bir ara kış gelir
kış boğazın köylerine değer
kış boğazın sularına gider
ihtilaller bir küçük çocuğun
tarihteki ilk adımına benzer.
Ben yirmisini geçmiş bir delikanlıyım
şayet kabul ederseniz
seksenlerde doğdu ruhum.
Kara gümrük sımsıkı elinde subayların
kol kola gezmiş miğferlerin dibinde bir şiiri bestelerim
bir miğfer altında sallandırılır hayatım.
Savaşın en hakiki kurşununu elbette şairler saplar
burada sonlandırılır hayatım.
Ve her miğfer, ihtilallerin gölgesinde serinler.
Damarlarım sekiz yüz metreden aşağıya işiyor
son harbın duvarlarında
yüksük otlarıyla yattığım yere.
Seksenlerde inandığım yere
iki binlerde gömülmek üzere.
İki çarşafın arasında sarılmış
tütün renginde şiirlerin
gömüldüğü bir düzlüktü sanırım,
kapalı havanın ardından gelen iki el silah sesi
iki el hovardaların göğsünden göğsüme
silah sesleri!
Ki direnmeliydim, seksenlerdeyim,
Şair dostlarım vardır benim
dikkatli olmazsam
bir sonraki şiirin ilk dizesindeyim.