Çatıların altında yerli bir dünya var.
Kayışların kopup geldiği yerli bir dünya.
Saklı üs akılların doyumsuz mücadeleleri
saplantılı hayallerin altın kisvesi içinde.
Karmaşık bir din sömürüsü de değil bu
iç bağnazlık öyküsüdür yaralı dillerde
alınıp satılır adam gözükene, yararlıdır bazı yerlerde.
Çatıların kurşuni lekeleri vardır göğüslerinde.
Kiremitlerce yakarış sahipsiz düzlükte
milyonlarca adamın kafasına tam isabet noktası.
Yeniden kurulmuş bir düzenin tomurcuğu bu.
Yeniden kurulmuş bir diriliş öyküsünde
sapkınca bağlanıştır.
Çatılardır bu,
gölgesine evleri kurdurmuş
yerli bir dünya öykünmesi.
İsmi dağların efsanesini yaratır nice kitaplarda
daha uygarlığa ermemiş yerli dünyanın
çatılarının kiremitleri bazı yerlerde.
Cami yollu uygarlığın çatısı
nitekim güne indirgenmiş yerli dünya kabusunun
ezanları yankılanmış dünyanın yükselen çağında
çatılardan düşmüş uykucu kabusudur!
“Sırıtma,” derler bir vakit “ecnebiye!”
fısıldarlar ama.
Yazılır sonra büyük bir yere:
“Korkaklıktır fısıltı, ben adamım diyene!”
Çatılardan düşmüştür, “ben adamım diyene!”
Parçalanmış olagelir yerli dünya frekansları.
Yarını yok sadece bugünlük bu dünya.
Yarın olduğunda dünün ezgisi mil çekecektir gözlere.
Bu dediklerimizi bu yüzden unutmayın:
“Ey büyücü Simon, ey onu izleyenler!*”
*Dante, İlahi Komedya, Cehennem, On Dokuzuncu Kanto
Üstad yine o kadar anlışılmazsınız ki hayran kalmamak elde değil
Şiirlerin çok güzel